
Ümraniye escort dar sokaklarında gece çökerken, rüzgârla karışan yağmur damlaları şehrin üzerine ağır ağır düşüyordu. Islak kaldırımlarda dolgun memeli yankılanan topuk sesleri, sessizliğin içinde tek sesti. O sesin sahibi, yirmi yaşındaki Aslıydı. Soğuğa aldırmadan montunun yakasını kaldırmış, başını önüne eğmiş yürüyordu. Yorgundu, hem bedeniyle hem kalbiyle.
Aslı’nın hikâyesi, birçokları gibi sessiz başlamıştı. Anadolu’dan İstanbul’a, “daha iyi bir hayat” umuduyla gelmişti. Ama hayat, umutla değil, gerçeklerle ateşli karşılamıştı onu. Kalacak bir yer bulamamış, günübirlik işlerde tutunmaya çalışmıştı. Garsonluk, temizlik, fabrikada kısa süreli iş… Ne denediyse olmamıştı. Yalnızlık, açlık ve çaresizlik birleşince, onu istemediği bir yola sürüklemişti.
Ümraniye escort ara sokaklarında artık herkes onu tanıyordu ama kimse onu gerçekten görmüyordu. İnsanlar yanından geçerken başlarını çevirir, kimisi alaycı bir bakış atar, kimisi sessizce yargılardı. Oysa Aslı, yalnızca hayatta kalmaya çalışan biriydi.
Her sabah gün doğmadan küçük, rutubetli odasına dönerdi. Aynaya bakmazdı artık; çünkü aynadaki yüzü tanımaz olmuştu. Ama her gece, bir sokak olgun lambasının altında durur, gökyüzüne bakardı. O lambanın ışığı zayıftı ama yine de sönmemişti. Tıpkı onun gibi…
Bir gece, yağmur altında beklerken bir minibüs durağının köşesinde yaşlı bir kadın gördü. Kadın yere düşen torbasını toplamaya çalışıyordu. Aslı koşup yardım etti. Kadın, “Sağ ol kızım,” dedi, elini tuttu. O sıcak dokunuş, Aslı’nın içindeki buzları eritti. Kadının adı Sevim’di. Mahallede gönüllü olarak çalışan bir sosyal hizmet emekçisiydi.
Ertesi gün Sevim Hanım, Aslı’yı çay içmeye davet etti. Başta çekinse de gitti. Saatlerce konuştular. Aslı ağladı, sustu, tekrar ağladı. Hayatında ilk defa biri onu dinlemişti. Sevim Hanım ona Ümraniye Kadın Dayanışma Evi’nden bahsetti. Aslı birkaç gün düşündü, sonra gidip kapıyı çaldı.
Bir yanıt yazın