
Şile escort rüzgârı her akşam aynı kokuyla esiyordu: tuz, yosun ve biraz da yalnızlık. Ekin, sahile bakan küçük pansiyonun en ucuz odasında kalmaya başlayalı neredeyse üç ay olmuştu. Yirmi üç yaşındaydı ama omuzlarında taşıdığı yük, yaşını çoktan aşmıştı. İnsanların “hayat kadını” diye uzaklaştığı ama kimsenin ardındaki hikâyeyi merak etmediği bir genç kadındı o.
Şile escort gelişi bir kaçıştı aslında. İstanbul’un kalabalığında her şey daha görünür, daha sert ve daha yorucuydu. O yüzden kendini buraya, sessizliğin sığındığı bu kasabaya atmıştı. Ama ne yazık ki sessizlik bile bazı acıları susturamıyordu. Ekin’in hayatı uzun süredir kendi kontrolünde değildi; geçim sıkıntısı, ailesiz kalmanın ağırlığı ve geçici işlerde tutunamamak onu zor seçimlere sürüklemişti. Zorluklar üst üste geldikçe, kendini bir anda hiç istemediği bir hayatın içinde bulmuştu.
Geceleri sahilde yürümeyi seviyordu. Ay ışığı suya vururken, en azından o anlık dünyanın ona yüklediği tüm rolleri unutabiliyordu. İnsanların bakışlarından uzak, sadece dalgaların sesiyle baş başa kalmak bile bir umut kırıntısıydı. Fakat gündüzler her zaman daha zordu. Kasabanın sokaklarında dolaşırken insanların yüzlerinde beliren o soğuk ifade, onu olduğundan daha da küçük hissettiriyordu.
Milf Ateşli
Bir akşamüstü, Şile vip escort fenerine doğru yürürken yaşlı bir kadın yolunu kesti. Kadın ona dikkatle baktı, sonra yumuşak bir sesle, “Kızım, yüzünde çok yorgunluk var. Bir derdin mi var?” dedi. Ekin önce cevap vermedi, böyle sorulara çok alışık değildi. İnsanlar genelde onu sorgular, yargılar ya da yok sayardı. Ama bu kadının sesinde yargı değil, bir anne şefkati vardı. Belki de uzun zamandır ilk defa biri ona gerçekten insan gibi bakmıştı.
O gün, fenerin arkasındaki küçük kafede uzun bir sohbet ettiler. Yaşlı kadın ona sıcak bir çay söyledi, Ekin de içindeki düğümleri yavaş yavaş çözmeye başladı. Kadın, “Hayat sana kolay davranmamış olabilir ama bu, yarınının böyle olacağı anlamına gelmez,” dedi. Bu cümle Ekin’in kalbine işlenen ilk umut ışığıydı.
O geceden sonra, Ekin kendi için küçük adımlar atmaya başladı. Kafede bulaşık yıkamak için iş istedi, geçici de olsa kabul edildi. Bu küçük iş bile onun için bir başlangıçtı. Kendini değersiz hissettiren hayattan çıkması belki zaman alacaktı ama en azından artık tek başına değildi. Şile’nin rüzgârı hâlâ sert esiyordu ama bu kez Ekin’in içindeki fırtına biraz olsun dinmişti.
Bir yanıt yazın